ÖLÜLER İÇİN YAPILANLAR

SeVaLCaN Di Feb 10, 2009 3:30 pm

ÖLÜLER İÇİN YAPILANLAR

Dirilerin ölülere duası onlar adına sadaka vermesi, kendilerine büyük ölçüde faide verir. Kur’an-ı Kerim’de ölülere dua etmekle ilgili ayetler vardır. Allahu Teala şöyle buyuruyor: “Rabbim, beni, ana, babamı, evime mü’min olarak girenleri, bütün mü’min erkekleri ve mü’mine kadınları mağfiret et.”
(Nuh/28 )

“Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman edenleri mağfiret et.”
(Haşr/10)

Peygamberimiz (s.a.v.) hadisi şerifte: “İnsan ölünce, hayatî muamelesi kesilir. Yalnız üçü müstesna: Biri, devamlı sadakalar, diğeri faydalı bilgiler, öteki de kendisine duacı bir hayırlı evlat.”

Ehli sünnet alimleri iki noktadan dirilerin amellerinin ölülere fayda vereceğinde ittifak etmişlerdir. Bunlardan biri ölünün hayatında sebep olduğu işler, diğeri müslümanların ölüler için duası, günahlarımın affını istemesi ve sadaka vermesidir.
Oruç tutmak, Kur’an okumak ve Allah’ı zikretmek gibi bedeni ibadetlerin sevabının ölüye ulaşması hakkında da ihtilaf vardır. Ebu Hanife, İmam-ı Ahmet b. Hanbel ve Selef alimlerinin çoğunluğu bu gibi ibadetlerin sevabının ölüye ulaşacağı görüşündedirler. Şafi ve Maliki mezhebinden meşhur olan görüş ise bu gibi ibadetlerin sevabının ölülere ulaşmayacağıdır.
Malî ibadetlerin sevabını ölüye ulaşacağına delalet eden delillerden biri de Cabir radıyallahu anh’dan rivayet edilen şu hadisi şeriftir:

“Hz. Peygamber (s.a.v.) ile beraber Kurban Bayramı namazını kıldım. Namazdan ayrılınca bir koç getirip onu kurban etti. Keserken Bismillahi Allahu Ekber. Allah’ım bu kurbanı benden ve ümmetimden kurban kesmeyenler içindir.”
(Fıkhı Ekber, İmamı Azam, 343)

Ebu Hureyre (R.A.)’ın bildirdiğine göre Rasulü Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“İman ehline ölümünden sonra da yapmış olduğu iyilikler ve güzel işlerden dolayı sevap ulaşır, amel defteri kapanmaz, öğrettiği ve yaydığı bilgi, arkada bıraktığı hayırlı evlat, miras bıraktığı mushaf, yaptırdığı mescid, yolcular için yaptırdığı konak, akıttığı su, sıhhat ve hayatında malından ayırdığı sadakanın sevabı ona ulaşır.”
Cerir İbni Abdullah (R.A.)’ın rivayetinde ise Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz buyurmuştur ki:

“Her kim İslam’da iyi bir çığır açarsa hem kendi yaptığı işin sevabını ve hem de kendisinden sonra o çığırda yürüyenlerin sevabını, sonra yapanların sevabı eksilmeksizin alır.”

Her kim İslam’da kötü bir çığır açarsa, hem kendi yaptığı işin günahını ve hem de kendisinden sonra o yolda yürüyenlerin günahını-sonra yapanların ki eksilmeksizin- yüklenir.

Ölü n----- namaz kılmak ve oruç tutmak hanefi mezhebine göre ölmüş kimsenin namaz ve oruç borçlarını düşürmez, fakat bu ibadetlerin sevabı ölülere bağışlanabilir.

Hz. Ali (R.A.)’nin rivayet ettiği bir hadisi şerifte ise Rasulü Ekrem:

“Her kim kabre uğrar ihlas suresini on bir kere okur, sevabını da müslüman ölülerin ruhlarına bağışlarsa, okuyan kimseye ölülerin sayısınca sevap verilir.” buyurmuştur.

Muhammed İbni Ahmed’in Mervezi’de:

Ahmed İbni Hanbel’in kabirlere uğradığınızda Fatiha suresini, Muavvezeteyn (Felak ve Nas) surelerini ve İhlas suresini okuyun, sevabını kabirde yatan mü’minlerin ruhlarına bağışlayın. Zira bunun sevabı onlara ulaşır dediğini işittim demiştir.
Rasulü Ekrem (s.a.v.) kabrinde azab görmekte olan iki kimsenin mezarı başında birer hurma fidanı dikmiş ve bu fidanlar kurumadıkça bu ölülerin azabı hafifler buyurmuştur. Ağaçların ve yaş otların ölünün kabri başında lisanı hal ile tesbih etmeleri ölü için mağfiret sebebi olunca mü’min kimsenin Kur’an okuması en büyük tesbih olması sebebiyle bunun ölünün ruhuna bağışlanması ve günahlarının hafiflemesine vesile olması daha uygun ve daha münasiptir denilmiştir.
(Ölüm ve Ruhlar Alemi, Ali Rıza Karabulut, 238)

Hatta arzdaki eşyaların Rablarını nasıl tesbih ettiklerine delil şu ayeti kerimedir:
“Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes onu tesbih eder, onu örgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz onların tesbihini anlayamazsınız.”
(İsra/44)

Tabiat ilimlerindeki inkişaf bu ayetin açıklanmasına yardımcı olmuştur. Nitekim önceleri cansız ve hareketsiz olduğu sanılan varlıklar da dahil olmak üzere bütün eşya atomlardan meydana gelmiştir.

İşte atom çekirdeklerinin etrafındaki elektronlar sürekli ve muntazam bir şekilde çekirdeğin etrafında dönmektedirler ki belki de onların bu dönüşleri ve böylece ilahi kanuna en ufak bir sapma göstermeksizin boyun eğmeleri, Kur’an-ı Kerim tarafından Allah’ı tesbih olarak ifade edilmiştir. Ne hazindir ki arz ve semadaki nebatat ve mevcudat rablarını tesbih ederken, eşrefi mahluk olan insan Allah’ı zikir, tesbih tefekkür ve kulluk konusunda zafiyet göstermektedir.

Peygamberimiz (s.a.v.) ümmeti muhammed’e emanet olarak bıraktığı Kur’an ve sünnet emanetini insanlar gerektiği şekilde muhafaza etmekten aciz hatta genelde küfür ve şirk sistemlerin ilahi sisteme tercih edildiği bir vakıadır. Neticede Kur’an’sız ve sünnetsiz bir toplum ve topluluklarda huzur gören, muhabbet, bereket olmaz. Zira Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Kim de beni anmaktan (Kur’an’dan) yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak.”
(Taha/124)

Günümüzde insanlar tartışıyor ve düşünüyor ki acaba yaptıklarımız ölülerimiz için faide temin ediyor mu diye. Tereddüte kapılıyorlar. Unuttukları bir şey var. Bizden ayrılan mevtalar bizim varacağımız mahalle bizden evvel gittiler. Biz de gitmek üzereyiz. Onlar gitti bizler bu fani dünyada kalacak değiliz. Her nefis ölümü tadacak. Baki olan Allah (c.c.)’dır. Bu vesileyle bizler bizden sonraki nesillerimize her konuda olduğu gibi güzel örnek olalım. Hem dünya hem de ahiret saadetini elde edelim. Ölülerimize dua edelim. Sadakalar verelim, dirilerimiz için de gerçek diriliğin İslam’la, Kur’an’la olacağını bilelim. Çünkü Kur’an ve sünnetsiz bir hayat ölüdür.

ABDULLAH GÜZEL